Dünyada ve Ülkemizde Bitki ve Hayvan Islahı

Hayvan ıslahının geçmişi insanların Dünyada var oluşlarının başlangıcına kadar uzanır. İlk insanlar evcilleştirildikleri hayvanların ürünlerini beslenmeleri için kullanmaya başladıklarında bu olgunun önemini kavramışlardır. 


Zamanla nüfusları artınca da ellerindeki hayvanların ihtiyaca yetmeyen ürünlerini artırmak amacıyla günümüzde de uygulanan seleksiyon ve saf yetiştirme yöntemlerini ilk kez kullanmışlardır. 
Bu bağlamda ellerinde bulunan inek, koyun gibi hayvanlardan fazla süt verenleri ve yavru verimi iyi olanları sürüde tutuponlara yaşama ve döl verme olanağı sağlamışlar, süt vermeyen, kısır olanları ise hemen elden çıkarmaya çalışmışlardır. Böylece sürünün toplam süt verimi artmış, bol süt tüketen insanların bedeni ve zihni gelişmeleri de hızlanmıştır. Daha sonraları kendi aralarındaki yetiştirmelerin(akrabalı yetiştiricilik) kimi kalıtsal sorunlara yol açtığını pratikte görünce hayvanlarını gerek çevrede bulunan gerekse savaşlardan ganimet olarak topladıkları farklı ırktan hayvanlarla birleştirmişler, böylece melezleme yöntemini ilk kez uygulamışlardır. Melezlemenin özellikle ilk kuşakta heterozis(azmanlık) nedeniyle sağladığı süt ve canlı ağırlık artışını gözlemleyince de bir daha bundan vazgeçmemişlerdir.

İnsanlar böylece başladıkları hayvan ıslahı çalışmalarına yüzyıllarca büyük bir merak içerisinde değişik ırklardan hayvanları birbiriyle melezleyerek yeni yeni ırklar elde etmek suretiyle devam etmişler ve günümüze kadar da bu böylece sürüp gelmiştir.O arada hiç kuşkusuz yeni bakım-besleme yöntemleri ve başta suni tohumlama olmak üzere kimi teknolojik yöntemleri de devreye sokarak hayvan ıslahının etkinliğini daha da artırmaya çalışmışlardır.
Cumhuriyetten önce Türkiye’de sistemli ve bilimsel anlamda hayvan ıslahı çalışmalarından söz etmek olanaksızdır.Çünkü,özellikle 19.yüzyılın sonları ile 20.yüzyılın başları Osmanlı İmparatorluğunun Balkan’larda,Kafkasya’da ve Orta Doğu’da yapmak zorunda kaldığı savaşlarla geçmiştir.Yalnız bu arada 1892 yılında Nafıa Vekaleti’ne bağlı ve hayvan ıslahı ile görevlendirilen “Islahı Hayvanat ve Umuru Baytariye” şubesinin kurulması ile Feshane’de bulunan ve Osmanlı ordusunun giysilerini üreten fabrikanın yapağı gereksinimini karşılamak için Macaristan’dan ince tarak yapağısı veren Merinos Koyunları ithal edilmesi bu alanda atılmış önemli adımlar sayılır.

Cumhuriyet dönemi her alanda olduğu gibi hayvancılık alanında da büyük atılımların yaşandığı bir dönem olmuştur.Dönemin son derece kıt bütçe olanaklarına rağmen 1925 de Karacabey’deki çiftlik hara haline dönüştürülmüş,izleyen 10 yıl içerisinde Çifteler,Konya ve Çukurova Haraları kurulmuştur.1926 yılında Dünyada Rusya’dan sonra ikinci olarak Suni Tohumlama Türkiye’de uygulanmaya başlamıştır.Yine 1925 yılında Avusturya’dan ithal edilen Avusturya Esmeri(Montafon) boğa ve inekler Karacabey Harasına getirilerek gerek kendi aralarında saf olarak yetiştirilmişler,gerekse izleyen yıllarda Bursa-Balıkesir Bölgelerinin yerli sığırı olan boz ırk ile çevirme melezlemesi yöntemiyle ve suni tohumlama kullanılarak çiftleştirilmişlerdir.Bu sayede sonradan Karacabey Esmer Irkı olarak da adlandırılan ve Türkiye koşullarına tam uyum sağlamış bir ırk elde edilmiştir.Sığır ıslah çalışmalarına 1935’de Avusturya’dan,1947’de İsviçre’den ithal edilen damızlık boğa ve ineklerle devam edilmiştir.

Sığırcılık alanında olduğu gibi koyunculuk alanında da ıslah çalışmaları Cumhuriyetle birlikte yoğunluk kazanmıştır. Bu bağlamda yeni kurulan yünlü dokuma sanayinin ince yapağı gereksinimini yurt içi kaynaklardan sağlamak amacıyla Almanya’dan çeşitli partiler halinde Alman Et-Yapağı Merinosları ithal edilmiş ve yine Bursa-Balıkesir Bölgelerindeki yerli kıvırcık koyunları ile suni tohumlama yöntemi kullanılarak melezlenmişlerdir. Daha sonra sığırcılık ve koyunculuk alanında yoğunluğu gittikçe artan ıslah çalışmaları yürütülmüş,1973 yılında Türkiye’de ilk kez boğa spermasının dondurulması ile bu çalışmalar hız kazanmıştır. Bu çalışmalar arasında Holştayn-Güney Anadolu Kırmızısı melezini, Malya yağlı kuyruklu Türk koyununu ve Çifteler Ramlıç koyununu sayabiliriz.
Hayvan ıslahının günümüzdeki durumuna baktığımızda maalesef geçmişte yer alan ve başta da dile getirmeye çalıştığım çalışmalarla tutarlı bir gelişmenin yaşanmadığını görürüz.Nitekim,tam sağlıklı olmadığını bildiğim elimizdeki istatistiki verilerden bile Türkiye’deki sığırların sadece %25 inin ,koyunların da sadece %5 inin ancak ıslah edilmiş olduklarını görmekteyiz.Hayvancılığı gelişmiş ülkelerde bu oran %70 in üzerindedir.Türkiye’de mevcut olduğu varsayılan 6 milyon boğa altı inekten sadece bir milyonu yani yaklaşık%15 i suni olarak tohumlanabilmektedir.Sığırlarımızın karkas et verimleri ve süt verimleri bırakın ABD ‘dekileri, AB’ dekilerin bile göreceli olarak 2-3 kat aşağıdadır.Öte yandan toplam Tarım İşletmelerinin sadece %2’sini oluşturan hayvancılık işletmeleri dışında hayvancılık ilkel koşullarda yapılmakta,bu da hayvan sağlığı hizmetlerinin yetiştiricilere etkinlikle ve yaygınlıkla ulaşmasını engellemektedir.
Rakamlar böyle de sanki görevli kuruluşlar farklı mıdır? Kuruluş amacı bitki ve hayvan ıslahı olan ve geçmişte son derece önemli işler başarmış bulunan Tarım İşletmeleri bugün maalesef özelleştirilecek söylentilerinin de baskısı ile bırakın eski işlevini yerine getirmeyi sadece süt üretip satan hayvan yetiştirme çiftlikleri haline dönüşmüşlerdir.

Hayvan ıslahının en etkili aracı olan suni tohumlama yıllardan beri devlet tarafından yürütülmekteydi. Ancak özellikle sığır suni tohumlaması 1985’de çıkarılan bir yönetmelikle veteriner hekimlerin,904 sayılı Islah-ı Hayvanat Kanununda yapılan bir değişiklik ile de yetiştirici birliklerinin uygulamasına olanaklı hale getirilmiştir.Devlet günümüzde sığır suni tohumlamasını tümüyle terk etmiştir.Ne var ki çağa uygun bir organizasyon modeli kurulamadığı için gerek serbest veteriner hekimlerin ve yetiştirici birliklerinin yürütmekte olduğu suni tohumlama çalışmalarında, gerekse sperma ithalatı ve üretiminde kimi eksiklikler ve aksaklıklar yaşanmakta ,bu da hayvan ıslahı çalışmalarını çok olumsuz olarak etkilemektedir.Öte yandan son 15 yıldır bilinçsiz bir şekilde uygulanan hayvan ithali politikaları sonucu maalesef Türkiye’deki hayvan ıslahı çalışmaları karmaşık,içinden çıkılamaz bir duruma sürüklenmiştir.Dile getirmeye çalıştığım tüm bu yanlışlıklar sonucu da bugün ülkemizde ciddi bir kaliteli dişi damızlık sorunu ortaya çıkmış bulunmaktadır.
Baştan beri ortaya koymaya çalıştığım görüşlerim ve verdiğim rakamlar Türkiye’de hayvan ıslahının dününün gerçekten da üstün başarılarla dolu olduğunu,ancak geçmişteki bu başarının bugüne olumlu olarak yansımadığını göstermektedir.
Yeni girdiğimiz yüz yıl hatta bin yıl iletişimde olduğu kadar biyoteknolojide de devrim niteliğindeki gelişmelerin yaşanacağı dönem olacaktır.Nitekim son yıllarda hayvanlarda uygulanan genetik çalışmalar,o arada clooning diye adlandırılan kopyalama yöntemi bu gelişmelerin bir bakıma habercisi,öncüsü sayılabilir.O nedenle gelecekte ki hayvan ıslahı çalışmalarında başta suni tohumlama olmak üzere embriyo transferi,mikro-enjeksiyon ve gen manüpülasyonları mutlaka yaygınlıkla uygulanmalıdır.

Yalnız bu çağdaş biyoteknolojik yöntemlerin hayvan ıslahında etkinlikle ve yaygınlıkla uygulanabilmesinin önünde çok büyük bir engel bulunmaktadır.O da Türkiye’deki modern işletmelerin sayısının ve optimum büyüklüğünün azlığıdır.Başta verdiğim rakamdan da anlaşılacağı üzere toplam tarım işletmelerinin sadece %2 si hayvancılık işletmesi olup onların da optimum sayıları son derece küçüktür.Bu durumda da biz istediğimiz kadar çağdaş biyoteknolojileri uygulayalım,sırf bu nedenle bile hayvan ıslahı hizmetleri etkinlik ve yaygınlık kazanamaz.Onun için kanımca tek yapılacak iş hayvancılık işletmelerinin sayısının ve optimum büyüklüklerinin yükseltilmesidir.Bu olgu hiç kuşkusuz Avrupa Birliği standartları bakımından da gerekli ve zorunludur.Bu soruna bulduğum çözüm önerimi Performans Dergisi’nin önceki sayılarından birinde Küçük-Orta Boy Hayvancılık İşletmesi (KOHİ) adı altında ayrıntılı olarak açıklamıştım.Kısaca açmam gerekirse,sadece süt,sadece et,sadece damızlık üretimi ile görevli, girdi-çıktı ve kar-zarar esasına göre çalışan,optimum büyüklükleri sütte 50-100,ette 100-200, damızlıkta da 100-150 olan Küçük-Orta Boy Hayvancılık İşletmeleri’nin kendi içlerinde sirkülasyonu sağlayacak biçimde de oluşturulması ve sayılarının çoğaltılması hayvan ıslahına yeni bir soluk getirebileceği gibi biyoteknolojik hizmetlerin daha etkinlikle ve yaygınlıkla ulaşmasını da kolaylaştıracaktır.

Damızlık ithali,hayvan ıslahı açısından tabir yerinde ise dökme su ile değirmen döndürmekten başka bir şey değildir.Kaliteli dişi damızlık ithaline belki de sadece Türkiye’de mevcut kaliteli dişi damızlık sıkıntısını gidermek amacıyla izin verilebilir.Kanımca bunun da yolu,ya devlet tarafından kimi kamu tarım işletmelerinde kurulacak ya da özel kesim tarafından devlet denetiminde oluşturulacak “Damızlık Üretim İşletmeleri” nin kaliteli anaç materyalini sağlamak amacıyla üstün genotipik yapılı dişiler getirilip üstün genotipik yapılı boğaların donmuş spermaları ile tohumlanarak elde edilen dişi buzağılar damızlık olarak çoğaltılabilir.

BİTKİ ISLAH ÇALIŞMASI

Bitki Hücrelerine Gen Aktarımı
1. Agrobacterium aracılığıyla; Bir toprak bakterisi olan Agrobacterium’un DNA’yı doğal olarak bitkilere aktarma özelliğinden yararlanılır.
2. Biyolistik
Hücre süspansiyonları, kallus, embriyolar, meristemler, yaprak parçaları ve mikrosporlar bu teknikle transforme edilebilen bitki dokularıdır.
3. Elektroporasyon
Protoplastları, kallus ve embriyo dokularını transforme etmede kullanılır.
4. Mikroenjeksiyon
Protoplastlar, kallus, meristemler ve izole edilmiş hücreler bu teknikle transforme edilebilirler.

Bitki ıslahı, insanlara daha yararlı bitkiler üretmek amacıyla, genetik ilkelerinin tarım ve bahçecilik alanında uygulanması. Bitki ıslahı, ekonomik değeri olan tarım ve sanayi bitkileri ya da yaşanan çevrenin güzelleş­mesine katkıda bulunan süs bitkileri arasın­dan en uygunlarının insan eliyle seçilmesi, insanın denetimi altında üretilmesi ve orta­ya çıkan yeni kuşaklardan istenen nitelikte olanların ayıklanması yoluyla yapılır. Ku­şaklar boyunca yinelenen bu işlemler, bir bitki topluluğunun genetik yapısını değişti­rebilir.

Bitki ıslahının bilimsel yöntemleri her ne kadar 20. yüzyılın ürünüyse de, tarımın başlangıcından hemen sonra üstün nitelikli bitkileri ayırıp yeni ürünün ekiminde bu bitkilerin tohumlarım kullanan ilk insanlar bitki ıslahının öncüleri olmuş ve birçok bitkinin evrimsel gelişmesini hızlandır­mıştır.

Bitki Islahı Tarihçesi ve Yapılışı
“Bitki ıslahı” terimi 1900′lerden sonra yaygınlaştı ve 20. yüzyıl ortalarında artık uzmanlar eliyle yürütülen tarla ve bahçe bitkilerinin ıslahı standartlaştırıldı. Süs bit­kilerinin ıslahında ise, özellikle amatörlerin uğraşları sonucunda gül, nergis, afrika me­nekşesi gibi pek çok çiçeğin binlerce yeni çeşidi geliştirildi. Bir bitki ıslah projesinin genel amacı, aranan birçok özelliği bir arada bulundu­ran, örneğin çabuk büyüyen, daha nitelikli, daha yüksek verimli, hastalıklara, asalakla­ra, kavurucu sıcaklara ve dona dayanıklı, boyutları, biçimi ve olgunlaşma zamanı en uygun olan ve çevre koşullarına kolayca uyum sağlayan ideal bitkiyi yetiştirmektir. Ayrıca makineli tarıma uygun ürün çeşitleri­nin geliştirilmesi de bitki ıslahının temel amaçlarından biri olmuştur; çünkü bir tarım bitkisinin bütün bireylerinin çimlenme za­manı, büyüme oranı, meyve büyüklüğü gibi özelliklerinin benzer olması, makineli tarı­mın yapıldığı alanlarda işlemleri kolaylaştı­rır. Bitkilerin besleyici özellikleri de gene ıslah yoluyla artırılabilir; örneğin, bu yolla lizin (temel aminoasit) oram yüksek mısır çeşitleri üretilebilmektedir. Süs bitkilerinin ıslahında ise bitkilerin çiçeklenme süresinin uzatılması, niteliklerinin ve estetik görünü­şünün artırılması gibi amaçlar güdülür. Bitki ıslahı programlarının başarıya ulaş­ması, her şeyden önce bitkinin üreme biçiminin tam olarak anlaşılmasına bağlıdır. Bitkilerde eşeysiz (yumru, soğan gibi küçük bölümlerinin büyüyüp gelişmesiyle) ve eşeyli (çiçek ve tohumlarla) olmak üzere iki üreme biçimi görülür. Doğal koşullarda eşeyli üremeyle yavaş ve geç yayılan bitkile­rin çoğalması çelikleme ve aşılama yoluyla hızlandırılabilir. Eşeyli üreyen bitkilerde, çiçek tozlarının aynı bitkinin bir çiçeğinden öbür çiçeğine iletildiği kendi kendine tozlaşma ve ayrı bitkilerin çiçekleri arasında gerçekleşen çapraz tozlaşma gibi değişik tozlaşma biçim­leri vardır. Buğday, arpa, pirinç gibi bazı önemli kültür bitkilerinde genellikle kendi kendine tozlaşma, mısır gibi bazı bitkilerde ise çapraz tozlaşma görülür. Denetimli bitki ıslahında, bir erkek organdan alınan çiçek tozlarının, başka çiçek tozlarıyla bulaşması önlenmiş bir dişi organın tepeciğine ulaşması sağlanır. Erkek organ ile dişi organ aynı çiçekte bulunuyorsa, çiçek ­tozları çevreye yayılmadan önce, dişi olarak seçilmiş çiçekten erkek organın çiçek tozları­nı taşıdığı bölüm (başçık) ayrılmalı, ayrıca çiçek “yabancı” çiçek tozlarından korunma­lıdır. En yaygın koruma yöntemi, çiçekleri plastik ya da kâğıt torbalarla örtmektir. Çiçeğin dişiorganmın tepeciği çiçek tozunu alabilir duruma geldiğinde, seçilen erkek organdan alman çiçek tozu dişi organa iletilir. Erkek ve dişi çiçekleri ayrı olan bitkilerde, örneğin mısırda denetimli ıslah çok daha kolaydır

Toplu seçim, saf soy seçimi, melezleme, melez ve yapay çeşitlerin geliştirilmesi gibi ıslah yöntemleri içinde, uygulanması en kolay ve maliyeti en düşük olan yöntem toplu seçimdir. Bu yöntem, istenen özellik­leri taşıyan bitkilerden toplanmış tohumla­rın karıştırılarak ekilmesi ve alman üründen art arda yeni kuşaklar yetiştirilmesine daya­nır; her yeni kuşağın bireyleri tek tek karşılaştırılıp zayıf olanlar yok edilir, geriye kalanların tohumları toplanır. Saf soy seçi­mi ise kendini dölleyen türlerin ıslahında başarıyla uygulanmış ve iyi sonuçlar vermiş­tir. Bununla birlikte, seçimle elde edilebile­cek en iyi çeşitlere ulaşıldıktan sonra, bitkinin niteliklerini daha da artırmak için saf soylar arasından melezleme yöntemine başvurulur.

3 Yorumlar

Daha yeni Daha eski

Color Posts