Protistler
Mikroorganizma dünyasında tespit edilen her yeni canlı, bilim dünyasında bu canlıların nasıl sınıflandırılacağı ile ilgili yeni soruları beraberinde getirmiştir. 1860 yılında protistleri ilk gözlemleyen kişi olan John Hogg, bu canlılara Protoctista adını vermiştir. Hogg, bu canlıları ne bitkiler ne de hayvanlar altında gruplayabilmiştir. Protistlerin bazıları bitki özelliklerine sahipken, bazıları hayvanlara benzer özellikler göstermektedir.
19. yüzyılda protistler, bitkiler ve hayvanlar dışında farklı bir âlem olarak sınıflandırılmıştır.
Protistler çok farklı özelliklere sahip canlıları içeren oldukça geniş bir âlemdir. Bu gruptaki canlılar bir hücreli, çok hücreli, mikroskobik, makroskobik, ototrof ya da heterotrof olabilir. Kısacası protista âleminin bütün özelliklerini barındıran tipik bir canlı örneği yoktur. Ancak öglena protista âlemine örnek olarak verebileceğimiz canlılardan sadece biridir .
Protista, karmaşık organel sistemi olmayan ökaryotlardır. Ökaryot kavramı, bakterilerden farklı olarak canlının metabolik işlemlerinin zarla çevrili organellerin içinde gerçekleştiğini ifade etmektedir.
Fosil kalıntıları protistanın 2 milyar yıldır dünyada olduğunu
göstermektedir.
Bu tek hücreli mikroskobik canlıların bazıları hayvanları anımsatan özelliklere sahiptir. Amip ve paramesyum gibi protistalar, bakteriler ve diğer küçük canlıları yiyerek beslenir. Ancak hayvanlardan farklı olarak bunlar bir hücrelidir. Bu grubun bazıları ise bitkiler gibi fotosentez yaparak kendi besinini kendisi üretir. Ancak bitkiler gibi kök, gövde ve yaprakları yoktur. Bilinen en önemli fotosentetik protista, öglenadır. Bazıları ise ölü organizmaları ayrıştırdıklarından mantarlara benzer özellikler gösterir . Ancak mantarlarda görülen hücre duvarındaki kitin maddesi bu canlılarda yoktur ve bu canlılar aktif bir şekilde hareket eder.
Peki, bu geniş âlemin üyeleri olan canlılar, insanları ve diğer organizmaların hayatlarını nasıl etkiler? Her yıl dünyada milyonlarca insanın ölümüne yol açan sıtma ve uyku hastalığına protistler neden olmaktadır. Tek hücreli, fotosentez yapabilen algler önemli miktarda oksijen üreterek bu oksijeni atmosfere bırakır. Cıvık mantarlar ise önemli miktarda organik maddeyi ayrıştırarak diğer organizmaların kullanabileceği besinler
hâline getirir.
a. Hayvan Benzeri Protistler (Protozoon)
Tüketici olmaları ile hayvanlara benzer özellikler gösteren protistler protozoon olarak isimlendirilir. Tüm protozoonlar tek hücreli canlı organizmalar ya da ölü organik materyaller ile beslenir .
Protozoonların insanlar açısından oldukça tehlikeli olan türleri vardır. Bilinen protozoon hastalıklarının çoğu öldürücü etkiye sahiptir. Afrika uyku hastalığı ve sıtma bunlardan bazılarıdır. Sıtma, hastalık yapıcı protozoonlardan biri olan plazmodiumların, dişi anofel sivrisinekleriyle insanlara bulaşmasıyla yayılan ateşli bir hastalıktır . Sıtma, sivrisineklerle bulaştığı gibi hastalıklı kan nakilleriyle de taşınabilir.
Afrika uyku hastalığı olarak bilinen hastalık özellikle Uganda, Tanzanya, Kenya, Etiyopya gibi ülkelerde yaygın olan bir parazit hastalığıdır . Trypanosoma türü parazit insanlara çeçe sinekleri ile bulaşır. Bu parazit hastalık ilerlediğinde kan yolu ile beyne ulaşır ve bu bölgede iltihaplanmaya yol açar. Bu durumda kişide uykuya eğilim, felç, yürüyememe ve konuşmada bozukluk, bayılma gibi belirtiler görülür.
b. Bitki Benzeri Protistler (Algler)
Algler bir hücreli ya da çok hücreli olabilen fotosentetik protistadır. Algler yeşil dışında içerdikleri diğer renk pigmentleri sayesinde farklı renklerde (mor, kırmızı, kahverengi, sarı) görülebilir, hatta alglerin bu renkleri sınıflandırmalarında da kullanılır. Alglerin büyük bir çoğunluğu suda yaşamakta ve güneş enerjisini kullanarak organik besin üretmektedir. Tek hücreli, suda yaşayan fitoplanktonlar, hem diğer organizmalar için hem de doğal döngü için oldukça önemli canlılardır . Suyun yüzeyinde akıntıya bağlı hareket eden bu canlılar sudaki diğer canlılar için besin sağlarken aynı zamanda dünyadaki oksijenin önemli bir miktarını üretir.
Yakamoz, mikroskobik bir deniz canlısının çıkardığı ışık sonucu oluşur . Genelde Ay’ın deniz yüzeyinde
yansıması olduğu sanılır. Oysa bu “mehtap”tır. Yakamozu oluşturan bu küçük canlıların sayısı ne kadar fazla
olursa yakamoz o kadar fazla görülür. Yakamozun gözlemlenebilmesi için diğer ışık kaynaklarının (güneş, ay ve şehir ışıkları) yakamoz ışıklarını bastırmaması gerekir.
• Siz Hiç Protista Yediniz mi?
Eğer bu soruyu Çin, Japonya ve Kore’de sormuş olsaydık çoğu kişi bu soruya evet cevabını verirdi. Çünkü bu ülkeler gibi deniz kenarında bulunan çoğu ülkede deniz yosunları önemli besin kaynaklarındandır. Deniz yosunu bir alg yani protistadır ve iyot yönüyle zengin, oldukça faydalı bir besindir
c. Mantar Benzeri Protistler
Organik materyalleri ayrıştıran, tüketici organizmalar olarak tanımlanan mantar benzeri protista genellikle nemli topraklarda, suda ve ağaç diplerinde yaşar. Bazıları ölü organik materyalleri sindirirken, bazıları ise bakteri ve mayalarla beslenir.
ç. Suları Temizleyen Protisler
Günümüzde kirli sular sağlığımızı tehdit etmektedir. Son dönemde kirli suların temizlenmesinde kullanılan bir yöntem de protistadır. Protista suda kirliğe yol açan kimyasal maddeleri parçalayarak ve kirlilik sonucu oluşan bakterileri tüketerek suyun temizlenmesine yardımcı olmaktadır.
Mikroorganizma dünyasında tespit edilen her yeni canlı, bilim dünyasında bu canlıların nasıl sınıflandırılacağı ile ilgili yeni soruları beraberinde getirmiştir. 1860 yılında protistleri ilk gözlemleyen kişi olan John Hogg, bu canlılara Protoctista adını vermiştir. Hogg, bu canlıları ne bitkiler ne de hayvanlar altında gruplayabilmiştir. Protistlerin bazıları bitki özelliklerine sahipken, bazıları hayvanlara benzer özellikler göstermektedir.
19. yüzyılda protistler, bitkiler ve hayvanlar dışında farklı bir âlem olarak sınıflandırılmıştır.
Protistler çok farklı özelliklere sahip canlıları içeren oldukça geniş bir âlemdir. Bu gruptaki canlılar bir hücreli, çok hücreli, mikroskobik, makroskobik, ototrof ya da heterotrof olabilir. Kısacası protista âleminin bütün özelliklerini barındıran tipik bir canlı örneği yoktur. Ancak öglena protista âlemine örnek olarak verebileceğimiz canlılardan sadece biridir .
Protista, karmaşık organel sistemi olmayan ökaryotlardır. Ökaryot kavramı, bakterilerden farklı olarak canlının metabolik işlemlerinin zarla çevrili organellerin içinde gerçekleştiğini ifade etmektedir.
Fosil kalıntıları protistanın 2 milyar yıldır dünyada olduğunu
göstermektedir.
Bu tek hücreli mikroskobik canlıların bazıları hayvanları anımsatan özelliklere sahiptir. Amip ve paramesyum gibi protistalar, bakteriler ve diğer küçük canlıları yiyerek beslenir. Ancak hayvanlardan farklı olarak bunlar bir hücrelidir. Bu grubun bazıları ise bitkiler gibi fotosentez yaparak kendi besinini kendisi üretir. Ancak bitkiler gibi kök, gövde ve yaprakları yoktur. Bilinen en önemli fotosentetik protista, öglenadır. Bazıları ise ölü organizmaları ayrıştırdıklarından mantarlara benzer özellikler gösterir . Ancak mantarlarda görülen hücre duvarındaki kitin maddesi bu canlılarda yoktur ve bu canlılar aktif bir şekilde hareket eder.
Peki, bu geniş âlemin üyeleri olan canlılar, insanları ve diğer organizmaların hayatlarını nasıl etkiler? Her yıl dünyada milyonlarca insanın ölümüne yol açan sıtma ve uyku hastalığına protistler neden olmaktadır. Tek hücreli, fotosentez yapabilen algler önemli miktarda oksijen üreterek bu oksijeni atmosfere bırakır. Cıvık mantarlar ise önemli miktarda organik maddeyi ayrıştırarak diğer organizmaların kullanabileceği besinler
hâline getirir.
a. Hayvan Benzeri Protistler (Protozoon)
Tüketici olmaları ile hayvanlara benzer özellikler gösteren protistler protozoon olarak isimlendirilir. Tüm protozoonlar tek hücreli canlı organizmalar ya da ölü organik materyaller ile beslenir .
Protozoonların insanlar açısından oldukça tehlikeli olan türleri vardır. Bilinen protozoon hastalıklarının çoğu öldürücü etkiye sahiptir. Afrika uyku hastalığı ve sıtma bunlardan bazılarıdır. Sıtma, hastalık yapıcı protozoonlardan biri olan plazmodiumların, dişi anofel sivrisinekleriyle insanlara bulaşmasıyla yayılan ateşli bir hastalıktır . Sıtma, sivrisineklerle bulaştığı gibi hastalıklı kan nakilleriyle de taşınabilir.
Afrika uyku hastalığı olarak bilinen hastalık özellikle Uganda, Tanzanya, Kenya, Etiyopya gibi ülkelerde yaygın olan bir parazit hastalığıdır . Trypanosoma türü parazit insanlara çeçe sinekleri ile bulaşır. Bu parazit hastalık ilerlediğinde kan yolu ile beyne ulaşır ve bu bölgede iltihaplanmaya yol açar. Bu durumda kişide uykuya eğilim, felç, yürüyememe ve konuşmada bozukluk, bayılma gibi belirtiler görülür.
b. Bitki Benzeri Protistler (Algler)
Algler bir hücreli ya da çok hücreli olabilen fotosentetik protistadır. Algler yeşil dışında içerdikleri diğer renk pigmentleri sayesinde farklı renklerde (mor, kırmızı, kahverengi, sarı) görülebilir, hatta alglerin bu renkleri sınıflandırmalarında da kullanılır. Alglerin büyük bir çoğunluğu suda yaşamakta ve güneş enerjisini kullanarak organik besin üretmektedir. Tek hücreli, suda yaşayan fitoplanktonlar, hem diğer organizmalar için hem de doğal döngü için oldukça önemli canlılardır . Suyun yüzeyinde akıntıya bağlı hareket eden bu canlılar sudaki diğer canlılar için besin sağlarken aynı zamanda dünyadaki oksijenin önemli bir miktarını üretir.
Yakamoz, mikroskobik bir deniz canlısının çıkardığı ışık sonucu oluşur . Genelde Ay’ın deniz yüzeyinde
yansıması olduğu sanılır. Oysa bu “mehtap”tır. Yakamozu oluşturan bu küçük canlıların sayısı ne kadar fazla
olursa yakamoz o kadar fazla görülür. Yakamozun gözlemlenebilmesi için diğer ışık kaynaklarının (güneş, ay ve şehir ışıkları) yakamoz ışıklarını bastırmaması gerekir.
• Siz Hiç Protista Yediniz mi?
Eğer bu soruyu Çin, Japonya ve Kore’de sormuş olsaydık çoğu kişi bu soruya evet cevabını verirdi. Çünkü bu ülkeler gibi deniz kenarında bulunan çoğu ülkede deniz yosunları önemli besin kaynaklarındandır. Deniz yosunu bir alg yani protistadır ve iyot yönüyle zengin, oldukça faydalı bir besindir
c. Mantar Benzeri Protistler
Organik materyalleri ayrıştıran, tüketici organizmalar olarak tanımlanan mantar benzeri protista genellikle nemli topraklarda, suda ve ağaç diplerinde yaşar. Bazıları ölü organik materyalleri sindirirken, bazıları ise bakteri ve mayalarla beslenir.
ç. Suları Temizleyen Protisler
Günümüzde kirli sular sağlığımızı tehdit etmektedir. Son dönemde kirli suların temizlenmesinde kullanılan bir yöntem de protistadır. Protista suda kirliğe yol açan kimyasal maddeleri parçalayarak ve kirlilik sonucu oluşan bakterileri tüketerek suyun temizlenmesine yardımcı olmaktadır.
Tags:
9.SINIF KONU ANLATIM