Canlı Âlemlerinin Biyolojik Sürece ve Ekonomiye Katkıları
Sizce dünyada yaşayan, ortak bir hayat paylaştığımız kaç canlı türü vardır? Bu soruyu cevaplarken etrafınızda bulunan ya da etrafınızda bulunmasa da bildiğiniz, tanıdığınız canlıları hızlıca düşünün. Ne kadar çok canlı türü aklınıza geliyor değil mi? Peki, ya aklınıza gelmeyenler; çok nadir bulundukları ya da çok küçük oldukları için göremedikleriniz?
Yapılan araştırmalara göre dünya üzerinde yaşayan şu
ana kadar tespit edilmiş yaklaşık 2 milyon canlı türü vardır. Ancak
bu, bize dünyadaki tüm canlı türlerini göstermemektedir.
Bilim insanlarına göre dünyada yaşayan ve hala keşfedilmeyi
bekleyen çok daha fazla canlı türü bulunmaktadır. Elbette ki
bu kadar çok canlı türünün bulunması tesadüf değildir. Tüm
canlıların ekolojik dengede belirli bir görevi, dünyadaki yaşama
bir katkısı vardır. Birçoğunun ne yaptığından haberimiz
olmasa da bazılarından günlük yaşantımızda fazlasıyla faydalanıyoruz.
•Ya Olmasalardı!
“Bakteriler olmasaydı ne olurdu?” diye hiç düşündünüz
mü? Okyanus derinliklerinden toprağa, vücudumuzun içinden
derimize, kapı kolundan paraya, yoğurttan peynire varana
kadar aslında her yerde olan bakterileri etrafımızda göremeyiz,
hatta varlıklarını bile hissetmeyiz. O zaman bakteriler
neden var? Olmasalar ne olurdu? Daha mı sağlıklı yaşardık?
Pek çok kişinin düşündüğünün aksine bakterilerin hepsi zararlı
değildir. Bilinen bakterilerin çoğu zararsızdır. Hatta bazı
türleri hayatımızın olmazsa olmazıdır. Örneğin Türk mutfağının
vazgeçilmezi olan yoğurdun oluşmasını sağlayan bakterilerdir.
Bunun dışında turşu yapımı ve sirke yapımında da
bakterilerin faaliyetlerinden yararlanırız
Acaba bakteriler sadece etrafımızda mı var? Doğduğumuz
an vücudumuza yerleşen ve hayatımız boyunca bizimle
yaşayan trilyonlarca bakteri var. Bunlardan bazıları hasta
olmamıza neden olsa da aslında çok büyük bir kısmı zararsız
hatta bazıları oldukça yararlıdır. Özellikle kalın bağırsaklarımızda
yaşayan ve bizim için B ve K vitamini sentezleyen bakteriler
sağlığımız için oldukça önemlidir. Ayrıca bazı bakteriler sindirimimizin
düzenlenmesinde de etkilidir.
Şeker hastalığının tedavisinde kullanılan insülin hormonu
biyoteknolojik yöntemlerle bakteri ve mayalara insülin
geni aktarılarak üretilebilmektedir. Şeker hastalığının tedavisi
için çok önemli olan insülin hormonuna benzer bir kimyasal
madde son yıllarda bitkilerden de elde edilmiştir.
Bakterilerin marifetleri bunlarla sınırlı değildir. Oldukça
çevreci olan ayrıştırıcı bakteriler atıkları parçalayarak doğa
için yararlı hâle getirmektedir. Atık maddelerin su, toprak ve
havada birikmesi tüm dünya için oldukça ciddi çevre kirliliği
sorunlarına neden olur. Hayatımızı kolaylaştıran, sık sık çeşitli
özelliklerinden yararlandığımız tek organizma bakteriler değil
elbette ki. Özellikle çevre kirliliğinin engellenmesinde başvurulan
biyolojik iyileştirme yöntemlerinde, kirletici maddeyi
ortamdan uzaklaştırmak için bakterilerin yanı sıra mantarlar,
algler ve bitkiler gibi canlılardan yararlanılmaktadır. Özellikle
masrafsız olması, uygulanmasının kolay olması, çevreye herhangi
bir yan etkisinin olmaması nedeniyle biyolojik iyileştirme
çevrenin korunması için oldukça önemlidir.
Bakteriler dışındaki canlıların da biyolojik sürece ve ekonomiye
katkıları vardır. Örneğin çok tuzlu ve çok sıcak ortamlar
gibi normal canlıların yaşayamayacağı koşullarda yaşayan
arkebakteriler, bu özellikleri sayesinde deterjan, gıda, hayvan
yemi, tekstil, kâğıt sektörü ve atık arıtımında oldukça önemli
bir yere sahiptirler (Resim 194).
Protista âleminde bulunan alglerden bazıları özellikle
Asya ülkelerinde besin olarak kullanılır. İçerdikleri yüksek protein
ve mineraller sayesinde algler, sadece insanlar için değil
denizde yaşayan canlılar için de oldukça önemli bir besin
kaynağıdır. Besin değerleri dışında, müshil yapımında, yapıştırıcılarda,
hazır çorba ve pudinglerde kıvam arttırıcı olarak,
diş ölçü malzemelerinde, diş macunlarında, cilt kremlerinde,
saç spreylerinde, boya sanayisinde boyanın çok akıcı olmasını
önlemek için çeşitli alg türlerinden yararlanılır (Resim 195).
Dünyanın %70’i sularla kaplıdır. Deniz ve okyanusların kapladığı
alanı düşündüğümüzde dünyanın en büyük oksijen kaynakları
deniz ve okyanuslarda bulunan alglerdir.
Mantarlar âleminde bulunan canlıların ayrıştırıcı olanları madde döngülerinde yer alarak atıkların parçalanmasını sağlar. Doğada bulunan maddelerin devamlılığının sağlanması açısından ayrıştırıcı canlılar oldukça önemlidir. Ayrıca maya mantarlarını hamurun mayalanmasında, küf mantarlarını penisilin üretiminde kullandığımız gibi şapkalı mantarları da besin kaynağı olarak tüketiriz.
Bitkiler ve hayvanlar âleminde yer alan canlılar günlük hayatımızda besin olarak en çok tükettiğimiz canlı türleridir. Ancak tek marifetleri besin olmak değildir. Bitkiler fotosentez ile oksijen üretir. Bu sebeple oksijenli solunum yapan canlılar için oksijen kaynağıdırlar. Bunun dışında mobilya, kozmetik ve ilaç yapımında da bitkilerden yararlanırız. Örneğin aspirin söğüt ağacından elde edilen ağrı kesici bir ilaçtır. Ada çayı genellikle gargaraların, kekik antiseptik ilaçların yapımında kullanılır.
Hayvanları et, süt, yumurta ve yağ gibi temel besin ihtiyaçlarımızı karşılamaları için kullanmamız dışında dışkılarını gübre yapımında, yünlerini ve derilerini giyim sektöründe, binek hayvanlarını ise taşımacılıkta kullanıyoruz. Sağlık sektöründe aşı ve serum yapımında, tarım zararlıları ile biyolojik mücadelede yine
hayvanlardan yararlanıyoruz.
Sizce dünyada yaşayan, ortak bir hayat paylaştığımız kaç canlı türü vardır? Bu soruyu cevaplarken etrafınızda bulunan ya da etrafınızda bulunmasa da bildiğiniz, tanıdığınız canlıları hızlıca düşünün. Ne kadar çok canlı türü aklınıza geliyor değil mi? Peki, ya aklınıza gelmeyenler; çok nadir bulundukları ya da çok küçük oldukları için göremedikleriniz?
Yapılan araştırmalara göre dünya üzerinde yaşayan şu
ana kadar tespit edilmiş yaklaşık 2 milyon canlı türü vardır. Ancak
bu, bize dünyadaki tüm canlı türlerini göstermemektedir.
Bilim insanlarına göre dünyada yaşayan ve hala keşfedilmeyi
bekleyen çok daha fazla canlı türü bulunmaktadır. Elbette ki
bu kadar çok canlı türünün bulunması tesadüf değildir. Tüm
canlıların ekolojik dengede belirli bir görevi, dünyadaki yaşama
bir katkısı vardır. Birçoğunun ne yaptığından haberimiz
olmasa da bazılarından günlük yaşantımızda fazlasıyla faydalanıyoruz.
•Ya Olmasalardı!
“Bakteriler olmasaydı ne olurdu?” diye hiç düşündünüz
mü? Okyanus derinliklerinden toprağa, vücudumuzun içinden
derimize, kapı kolundan paraya, yoğurttan peynire varana
kadar aslında her yerde olan bakterileri etrafımızda göremeyiz,
hatta varlıklarını bile hissetmeyiz. O zaman bakteriler
neden var? Olmasalar ne olurdu? Daha mı sağlıklı yaşardık?
Pek çok kişinin düşündüğünün aksine bakterilerin hepsi zararlı
değildir. Bilinen bakterilerin çoğu zararsızdır. Hatta bazı
türleri hayatımızın olmazsa olmazıdır. Örneğin Türk mutfağının
vazgeçilmezi olan yoğurdun oluşmasını sağlayan bakterilerdir.
Bunun dışında turşu yapımı ve sirke yapımında da
bakterilerin faaliyetlerinden yararlanırız
Acaba bakteriler sadece etrafımızda mı var? Doğduğumuz
an vücudumuza yerleşen ve hayatımız boyunca bizimle
yaşayan trilyonlarca bakteri var. Bunlardan bazıları hasta
olmamıza neden olsa da aslında çok büyük bir kısmı zararsız
hatta bazıları oldukça yararlıdır. Özellikle kalın bağırsaklarımızda
yaşayan ve bizim için B ve K vitamini sentezleyen bakteriler
sağlığımız için oldukça önemlidir. Ayrıca bazı bakteriler sindirimimizin
düzenlenmesinde de etkilidir.
Şeker hastalığının tedavisinde kullanılan insülin hormonu
biyoteknolojik yöntemlerle bakteri ve mayalara insülin
geni aktarılarak üretilebilmektedir. Şeker hastalığının tedavisi
için çok önemli olan insülin hormonuna benzer bir kimyasal
madde son yıllarda bitkilerden de elde edilmiştir.
Bakterilerin marifetleri bunlarla sınırlı değildir. Oldukça
çevreci olan ayrıştırıcı bakteriler atıkları parçalayarak doğa
için yararlı hâle getirmektedir. Atık maddelerin su, toprak ve
havada birikmesi tüm dünya için oldukça ciddi çevre kirliliği
sorunlarına neden olur. Hayatımızı kolaylaştıran, sık sık çeşitli
özelliklerinden yararlandığımız tek organizma bakteriler değil
elbette ki. Özellikle çevre kirliliğinin engellenmesinde başvurulan
biyolojik iyileştirme yöntemlerinde, kirletici maddeyi
ortamdan uzaklaştırmak için bakterilerin yanı sıra mantarlar,
algler ve bitkiler gibi canlılardan yararlanılmaktadır. Özellikle
masrafsız olması, uygulanmasının kolay olması, çevreye herhangi
bir yan etkisinin olmaması nedeniyle biyolojik iyileştirme
çevrenin korunması için oldukça önemlidir.
Bakteriler dışındaki canlıların da biyolojik sürece ve ekonomiye
katkıları vardır. Örneğin çok tuzlu ve çok sıcak ortamlar
gibi normal canlıların yaşayamayacağı koşullarda yaşayan
arkebakteriler, bu özellikleri sayesinde deterjan, gıda, hayvan
yemi, tekstil, kâğıt sektörü ve atık arıtımında oldukça önemli
bir yere sahiptirler (Resim 194).
Protista âleminde bulunan alglerden bazıları özellikle
Asya ülkelerinde besin olarak kullanılır. İçerdikleri yüksek protein
ve mineraller sayesinde algler, sadece insanlar için değil
denizde yaşayan canlılar için de oldukça önemli bir besin
kaynağıdır. Besin değerleri dışında, müshil yapımında, yapıştırıcılarda,
hazır çorba ve pudinglerde kıvam arttırıcı olarak,
diş ölçü malzemelerinde, diş macunlarında, cilt kremlerinde,
saç spreylerinde, boya sanayisinde boyanın çok akıcı olmasını
önlemek için çeşitli alg türlerinden yararlanılır (Resim 195).
Dünyanın %70’i sularla kaplıdır. Deniz ve okyanusların kapladığı
alanı düşündüğümüzde dünyanın en büyük oksijen kaynakları
deniz ve okyanuslarda bulunan alglerdir.
Mantarlar âleminde bulunan canlıların ayrıştırıcı olanları madde döngülerinde yer alarak atıkların parçalanmasını sağlar. Doğada bulunan maddelerin devamlılığının sağlanması açısından ayrıştırıcı canlılar oldukça önemlidir. Ayrıca maya mantarlarını hamurun mayalanmasında, küf mantarlarını penisilin üretiminde kullandığımız gibi şapkalı mantarları da besin kaynağı olarak tüketiriz.
Bitkiler ve hayvanlar âleminde yer alan canlılar günlük hayatımızda besin olarak en çok tükettiğimiz canlı türleridir. Ancak tek marifetleri besin olmak değildir. Bitkiler fotosentez ile oksijen üretir. Bu sebeple oksijenli solunum yapan canlılar için oksijen kaynağıdırlar. Bunun dışında mobilya, kozmetik ve ilaç yapımında da bitkilerden yararlanırız. Örneğin aspirin söğüt ağacından elde edilen ağrı kesici bir ilaçtır. Ada çayı genellikle gargaraların, kekik antiseptik ilaçların yapımında kullanılır.
Hayvanları et, süt, yumurta ve yağ gibi temel besin ihtiyaçlarımızı karşılamaları için kullanmamız dışında dışkılarını gübre yapımında, yünlerini ve derilerini giyim sektöründe, binek hayvanlarını ise taşımacılıkta kullanıyoruz. Sağlık sektöründe aşı ve serum yapımında, tarım zararlıları ile biyolojik mücadelede yine
hayvanlardan yararlanıyoruz.
Tags:
9.SINIF KONU ANLATIM
bu konuda bir ödevim var. ya olmasalardı başlıklı metini canlılar alemlerinin biyolojik sürece ve ekonomiye katkıları adlı başlık altına ekleyebilirmiyim?
evet