Canlıları Sınıflandırmanın Tarihi -9.Sınıf Biyoloji 2.Ünite-

Elbise dolabınızdaki elbiseleri bir düzen ve tertip içerisinde yerleştirmeniz gerekse ne yaparsınız? Muhtemelen öncelikle yazlıkları farklı kışlıkları farklı yerlerde tutarsınız. Sonra bu kıyafetleri de kendi aralarında pantolonlar, çoraplar, gömlekler ve benzeri şekillerde ayırırsınız. Bu düzenli yapı, aradığınız şeyi bulmanıza yardım etmenin yanında yeni aldığınız bir kıyafeti nereye koymanız gerektiğini de söylemektedir.

Bilim insanları da dünyada yaşayan canlıları sınıflandırma çabası içerisindedirler. Bu çaba muhtemelen insanlık tarihinin başlangıcı ile başlamıştır. Ancak bilinen ve kabul gören ilk sınıflandırmayı Yunan filozof Aristoteles yaklaşık 2400 yıl önce (MÖ 384-322) yapmıştır. Aristo, yaptığı sınıflandırmada canlıları iki ana grup altında toplamıştır. Bitkiler ve hayvanlar olarak ayırdığı canlıları daha sonra alt gruplara bölerek bildiği tüm organizmaların sınıflandırmasını tamamlamıştır.

Bitkileri, yapı ve büyüklüklerine göre otlar, çalılar ve ağaçlar olarak ayırırken hayvanları ise suda yaşayanlar, karada yaşayanlar ve havada yaşayanlar şeklinde sınıflandırmıştır. Yine bu dönemde gözlem yoluyla elde edilen bilgi birikimine ve tecrübeye dayanarak yapılan bir başka sınıflandırmaya göre de canlılar; yararlılar ve zararlılar, gerekliler ve gereksizler olarak sınıflandırılmıştır.

Aristo bu sınıflandırmayı yaparken canlıların sahip oldukları bazı fiziksel yapıları dikkate almıştır. O günün şartları düşünüldüğünde, canlıların gözle görülebilir bu fiziksel yapılarına (kol, bacak, kanat, ağaç dalları vb.) göre yapılan sınıflandırmalar çok da yanlış olarak görülmemelidir.

Biyologlar canlıların dış görünüşlerine, görev benzerliklerine ve yaşadıkları yere göre yapılan sınıflandırmaya yapay (suni=ampirik) sınıflandırma demektedirler.

Yüzyıllar boyu Aristo’nun sınıflandırma sisteminin kullanılmasına rağmen, ilerleyen zamanlarda yeni canlı türlerinin bulunması ve biyoloji alanındaki gelişmeler ile bu sistem kullanışlılığını kaybetmiştir. Rönesans döneminde artan coğrafi keşiflerle birlikte, insanlar başta yeni bitki türleri olmak üzere yeni canlı türleri ile tanışmaya başlamıştır. Bilim insanları, farklı coğrafi bölgelere seyahat eden ticaret gemilerinden her gittikleri
yerlerden farklı bitki ve hayvan örnekleri getirmelerini istemişlerdir. Elde edilen zengin hayvan ve bitki örneklerinin sınıflandırılmasında Aristo’nun sınıflandırma sisteminin yetersiz kalması ile birlikte, canlıları sınıflandırmada yeni yaklaşımlara ihtiyaç duyulmuştur. Bilim insanları da araştırmalardan elde edilen bulgular arttıkça sınıflandırma ile ilgili modellerini de yenilemişlerdir.

17. yüzyılda John Ray (1627-1705) bitkileri araştırmış ve tohum yapılarına göre bitkileri sınıflandırmıştır. John Ray 1686 yılında yazdığı “Bitkiler Tarihi” adlı kitabında tür kavramına yer vermiştir.

18. yüzyılda İsveçli botanikçi Carolus Linnaeus’un (Line) (1707-1778) oluşturduğu sınıflandırma, günümüzde de kullanılan modern sınıflandırmanın temelini oluşturmuştur. Linnaeus o dönemde yeni bulunan canlı türlerini de tanımlamak için yeni bir sınıflandırma yapmıştır. Linnaeus, canlıları morfolojik ve yapısal özelliklerine göre gruplandırmıştır. Bitkiler konusunda başarılı bir bilim insanı olan Linnaeus, bitkileri incelerken onların da cinsiyetleri olduğunu fark etmiştir. Bitkilerin erkek organ ve dişi organ sayılarının bitkiden bitkiye değişiklik gösterdiğini fark eden ilk bilim insanı Linnaeus olmuştur. Sınıflandırmasını bu yönde geliştiren Linnaeus gruplama yaparken John Ray’in geliştirdiği “tür” kavramını kullanmıştır. Bu kavramı bilim dünyasına kazandıran Ray, Linnaeus’un çalışmalarına ilham veren kişi olarak tanımlanabilir.

Canlıları sınıflandırmaya başlayan Linnaeus, başlangıç olarak Aristo’nun yaptığı gibi canlıları hayvanlar ve bitkiler olarak iki âlemde toplamıştır. Çalışmaları sırasında, Aristo’nun sunduğu âlem ve Ray’in sunduğu tür grupları Linnaeus’un yapacağı sınıflandırma için yetersiz kalmıştır. Canlıları sınıflandırırken hiyerarşik bir yapı kurması gerektiğini düşünüp ara kademeler oluşturan Linnaeus, âlemleri benzer sınıflara, sınıfları benzer takımlara, takımları benzer cinslere ve cinsleri de benzer türlere ayırmıştır. Belli bir hiyerarşide düzenlenmiş
bu basamakların ortak adı takson olarak nitelendirilmektedir. Bilim dünyasına kattığı bu fikirlerinin yanında Linnaeus’un canlı türlerine verilen isimlerle ilgili oluşturduğu sistem belki de en önemli katkısı olarak karşımıza çıkmaktadır.

Yorum Gönder

Daha yeni Daha eski

Color Posts