Asit kavramını duyduğumuzda çoğumuzun zihninde her şeyi delip geçen bir resim canlanırken, bir meyve sepetini belki de hiç düşünmeyiz . Oysaki günlük hayatımızda kullandığımız sabun, çamaşır suyu, tuz ruhu, gazoz, sirke, tıraş köpüğü, cilt bakım kremi, ketçap gibi pek çok maddenin yapısında asit ya da baz bulunmaktadır.
Asitlerin suya H+ iyonu, bazların ise OH- iyonu verdiklerini biliriz. Cansız ortamlar ve canlı sistemler için çözeltinin asidik ya da bazik olma durumu, çözeltideki H+ iyonu derişimini gösteren pH değeri ile ifade edilir.
Peki hücrede ya da hücreler arası sıvılarda H+ ve OH- iyonlarının dengesinin canlılık için önemi nedir?
pH ölçümleri metabolizma için oldukça önemlidir. Bazı hastalıkların tanısının konmasında idrarın ve kanın pH derecesi araştırılır. Örneğin kanın normal pH değeri 7,2 - 7,4 iken, şeker hastası olan insanlarda bu değer normal değerin altındadır. pH değeri organizma için olduğu kadar biyokimyasal tepkimelerin gerçekleşebilmesi için de önemlidir. Örneğin midenin pH’ı 1 - 3 iken bağırsağın pH’ı 8 - 9’dur. Bu değerler enzimlerin en iyi şekilde çalıştıkları pH değerlerinin göstergesidir. Ortamın pH değişikliği enzimatik tepkimeleri olumsuz etkiler.
Hiçbirimizin aklına depresyon, diş çürüğü, egzama, saç dökülmesi, konsantrasyon eksikliği, kondisyon azlığı gibi metabolik rahatsızlıkların nedenin asit baz dengesinin bozulmasından kaynaklandığı gelmez. Aşırı asidik ortam metabolizmanın dengesini bozar. Günlük beslenmemize dikkat etmediğimizde vücudumuzda biriken asit oranı bizi rahatsız etmeye başlayacaktır. Beslenme alışkanlığında salata, peynir, bol yoğurt, asitli meyveler, patates, pirinç, makarna, et, çilek ve bol kahve olan bir kişide zaman içerisinde asit birikmesi gözlemlenecektir.
Bu durumda bol su tüketilmesi, baz ağırlıklı beslenilmesi gerekmektedir. Biliyoruz ki vücudumuzdaki hücrelerin beğenmedikleri ortamı terk edebilme gibi bir yetenekleri mevcut değildir. Çevresindeki değişiklikler fazla olduğunda, uyum gösteremediğinde işleyişinde problemler olması kaçınılmazdır.
Bir limonu ısırdığımızda tükürük salgılarız. Salgıladığımız tükürük aslında asidi dengeleyebilmek içindir. Hücreler de asidik bir ortama maruz kaldıklarında, pH değerini sabit tutacak mekanizmalar kullanırlar. Asit-baz dengesinin korunmasında, suda çözündüğünde tamamen iyonlaşmayan ve metabolizmanın düzenlenmesinde etkili olan zayıf asitler (ör. karbonik asit) ve bazlar (ör. amonyak) önemlidir.
Tükettiğiniz besinlerin pH değerleri vücudunuzdaki iç dengenin korunması için önemlidir. Örneğin fazla asitli içecekler tükettiğinizde mide pH değerinin normalin altına düşmesine neden olabilirsiniz. Asit fazlalığı mide dokularınıza zarar verebilir ve midenizde gastrit, ülser ve mide kanaması gibi rahatsızlıklar oluşabilir.
Maddelerin asidik veya bazik olma durumlarını tespit etmede en çok kullanılan indikatörlerden biri olan turnusol kâğıdı bir liken bitkisinden elde edilir. Turnusol, pH= 4,5 iken kırmızı; pH=8,3 iken mavidir. Asitler mavi turnusol kâğıdını kırmızıya, bazlar ise kırmızı turnusol kâğıdını maviye dönüştürür .
Elbette ki bitkiler için de pH değerleri önemlidir. Toprağın asitliği artarsa organik maddelerin parçalanmasını sağlayan, nitrat üreten ve atmosferdeki azot miktarını sabit tutan bakterilerin aktivitesi azalır. Bundan dolayı toprağın havalanma kabiliyeti düşer ve toprak yağmur sularını zor emer, toprağın işlenmesi güçleşir.
Organik maddeler parçalanmadan uzun süre toprakta kalır. Öte yandan toprağın pH değerine göre o toprakta yetişen bitkiler çeşitlilik gösterir. Birçok bitki pH değeri 6 - 7 olan toprakta sağlıklı büyüme ve gelişme gösterir. Çay, çam gibi birçok bitki asidik; söğüt, akasya, çınar, iğde gibi bitkiler ise bazik topraklarda yetişir. Örneğin ortancalar toprak asidik ise pembe-beyaz; bazik ise mavi-mor renkte çiçek açarlar. Eğer bahçenizdeki ya da saksınızdaki toprağın pH değerini bilirseniz burada uygun bitkiyi yetiştirebilirsiniz.
Tags:
9.SINIF KONU ANLATIM