Biyosferin Üreticileri -10.Sınıf 1.Ünite-

Bölüm başında, bir çam tohumunun hikâyesini okuduk. Üzerindeki toprağın ağırlığına rağmen gün ışığına hiç zorlanmadan çıktığını gördük. Tohumun tek amacı vakit kaybetmeden Güneş’le buluşabilmekti.


Yeryüzündeki enerjilerin kaynağı Güneş’tir. Hiçbir canlının güneş enerjisini doğrudan kullanması ya da bu enerjiyi depolaması mümkün değildir. Enerjinin kullanılabilir hâle gelmesi farklı bir enerji türüne dönüşmesi ile gerçekleşebilir. Fotosentez bu dönüşümü gerçekleştiren bir olaydır.

Bitki tohumunun filizlenip toprağın yüzeyine çıkması ve ilk yaprakların oluşmasıyla birlikte fotosentez başlar. Bitkilerde fotosentez yaprak hücrelerinde bulunan kloroplast dediğimiz organellerde gerçekleşir.
Kloroplastın yapısında bulunan klorofil gibi özel pigmentler, güneşin ışık enerjisini soğurur. Bitkiler CO2 ve H2O gibi inorganik maddelerden güneş enerjisi ve klorofil pigmentinin yardımıyla organik madde üretir. Bu sırada atmosfere O2 verilir. Fotosentez olarak adlandırdığımız bu olay sırasında güneş enerjisi, bütün canlıların kullanabileceği kimyasal enerjiye dönüştürülerek besinlerin yapısına katılır. Bu şekilde besin üreten canlıların tümüne üreticiler (ototroflar) denir. Bunların büyük çoğunluğunu bitkiler oluşturur. Alg ve bazı bakteri grupları da ototrof organizmalardır . Ototrof bakteriler fotoototrof ve kemoototrof olmak üzere iki grupta incelenir. Siyanobakterilerdeki fotosentez bitkilerdekine benzer .

Bazı fotoototrof bakteriler farklı olarak fotosentez tepkimeleri sırasında H2O yerine H2S veya H2 kullanır. Kemoototrof olan bakteriler kendi besinlerini yaparken ışık enerjisini kullanmaz. Bu organizmalar, bazı inorganik maddeleri oksitleyerek kimyasal yollardan sağladıkları enerjiyle besin sentezler.

Bu bölümde üreticilerin nasıl besin sentezlediğini ayrıntılarıyla öğreneceksiniz.
Kendi besinlerini sentezleyemeyen, dışarıdan hazır olarak alan canlılara tüketiciler (heterotroflar) denir. Hayvan ve mantarların tamamı ile bazı protist ve bakteriler bu gruba girmektedir. Bazı canlılar ise hem ototrof hem de heterotrof beslenir. Bu tür canlılara örnek olarak böcekçil bitkiler verilebilir. Böcekçil bitkiler, azotça fakir topraklarda yaşar. Bu bitkiler azot ihtiyacını böceklerin proteininden karşılar. Böcekçil bitkilerin sindirim
sistemleri olmadığı için yakaladıkları böcekleri dış ortama salgıladıkları enzimlerle sindirir. Böylece kendileri için gerekli olan amino asitleri sağlar. Böcekçil bitkiler aynı zamanda fotosentez yaparak besinlerini üretir. Böcekçil bitkiler azot ihtiyacını böceklerden karşılarken heterotrof, fotosentezle besin üretirken ototrof
olarak beslenmiş olur

İnsanlar dâhil hemen hemen tüm heterotroflar besin ve fotosentezin bir yan ürünü olan O2 için tümüyle üreticilere bağımlıdır. Bir önceki bölümde öğrendiğiniz gibi O2 hayatsal olayların sürekliliğini sağlamak amacıyla besinlerde depo edilmiş enerjinin serbest hâle getirilmesinde rol oynar.
Fotosentezin aydınlatılmasına katkıda bulunan önemli deneyler yapılmıştır. 1771 yılında Joseph Priestley (Yosef Pirestli) bir mumun yanıp bittiği havada büyüyen bir nane sürgününün, o havayı bir başka mumun yanabileceği kadar iyileştirebildiğini gözlemlemiştir.

Yorum Gönder

Daha yeni Daha eski

Color Posts