Prokaryot, Latince “önce-ilkel” anlamına gelen “pro” ve “çekirdek” anlamına gelen “karyon” kelimelerinden oluşmuştur.
1980’li yıllar ve öncesinde günümüzde kullandığımız, kullanılıp atılan enjektörler yoktu. Ya da kullanımı
bu kadar yaygın değildi. O zaman sağlık personeli iğneleri kaynatıp kullanırdı. Peki, bu iğneler neden kaynatılıyordu?
O günkü koşullarda kaynatılan iğnenin ucundaki canlıların neden olduğu hastalık etkenleri yok edilmeye çalışılıyordu. Sizce bunlar hangi canlılardı? Bu yöntem ne kadar yeterli idi? Bu canlılar sadece hastalık etkeni midir?
Gül, tavşan, bakteri ve protista üyelerinin hangilerinin prokaryot olduğu sorusuna, birçok insan bakteri ve protista üyeleri bir hücreden meydana geldiği için prokaryotik hücre yapısına sahiptir, cevabını verebilir.
Oysaki prokaryot hücrelerin en belirgin özelliği bir hücreli olmaları değil, zarla çevrili bir çekirdek yapılarının olmamasıdır. Bu hücre tipinde zarlı organeller de bulunmaz. Kalıtım materyalleri ise sitoplazma içerisinde dağınık olarak bulunur. Bu canlılardaki bütün metabolizma olayları, sitoplazma ve hücre zarındaki yapılarda gerçekleşir . Bu bağlamda sorumuzun cevabı, verilen canlılardan sadece bakteriler prokaryotik hücre yapısına sahip iken diğerleri ökaryotik hücre yapısına sahiptir, şeklinde olmalıdır.
Prokaryotik canlılara bakteriler dışında arkebakteriler de örnektir. Arkebakteriler de bakteriler gibi sitoplazmalarında zarla çevrili çekirdekleri ve organelleri bulunmayan prokaryot hücre yapısına sahip ayrı bir canlı grubudur.
Arkebakteriler arasında yer alan metanojenik arkebakteriler, çiftliklerde hayvan gübresinden ve büyük şehirlerde çöplerden biyogaz yani metan gazı üretmektedir . Metanojenik arkebakteriler sayesinde üretilen gaz enerji ihtiyacını karşılamakta aynı zaman da kirlilik engellenmekte ve atmosferde sera gazı etkisi yapan metan gazı atmosfere salınmamaktadır.
1980’li yıllar ve öncesinde günümüzde kullandığımız, kullanılıp atılan enjektörler yoktu. Ya da kullanımı
bu kadar yaygın değildi. O zaman sağlık personeli iğneleri kaynatıp kullanırdı. Peki, bu iğneler neden kaynatılıyordu?
O günkü koşullarda kaynatılan iğnenin ucundaki canlıların neden olduğu hastalık etkenleri yok edilmeye çalışılıyordu. Sizce bunlar hangi canlılardı? Bu yöntem ne kadar yeterli idi? Bu canlılar sadece hastalık etkeni midir?
Gül, tavşan, bakteri ve protista üyelerinin hangilerinin prokaryot olduğu sorusuna, birçok insan bakteri ve protista üyeleri bir hücreden meydana geldiği için prokaryotik hücre yapısına sahiptir, cevabını verebilir.
Oysaki prokaryot hücrelerin en belirgin özelliği bir hücreli olmaları değil, zarla çevrili bir çekirdek yapılarının olmamasıdır. Bu hücre tipinde zarlı organeller de bulunmaz. Kalıtım materyalleri ise sitoplazma içerisinde dağınık olarak bulunur. Bu canlılardaki bütün metabolizma olayları, sitoplazma ve hücre zarındaki yapılarda gerçekleşir . Bu bağlamda sorumuzun cevabı, verilen canlılardan sadece bakteriler prokaryotik hücre yapısına sahip iken diğerleri ökaryotik hücre yapısına sahiptir, şeklinde olmalıdır.
Prokaryotik canlılara bakteriler dışında arkebakteriler de örnektir. Arkebakteriler de bakteriler gibi sitoplazmalarında zarla çevrili çekirdekleri ve organelleri bulunmayan prokaryot hücre yapısına sahip ayrı bir canlı grubudur.
Arkebakteriler arasında yer alan metanojenik arkebakteriler, çiftliklerde hayvan gübresinden ve büyük şehirlerde çöplerden biyogaz yani metan gazı üretmektedir . Metanojenik arkebakteriler sayesinde üretilen gaz enerji ihtiyacını karşılamakta aynı zaman da kirlilik engellenmekte ve atmosferde sera gazı etkisi yapan metan gazı atmosfere salınmamaktadır.
Tags:
9.SINIF KONU ANLATIM